Son günlerde Likya Birliği konusunda bazı girişimlere şahit oluyorum. Bu konuyu Türkiye’de ilk ele alan kişilerden biri olduğumu sanıyorum. Türkiye’nin AB süreci, Avrupalı kimliği, Anadolu kültürlerinin zenginliği bağlamında konunun pek incelenmemiş olduğu 2006 yılında bu konuda Forum İstanbul konferansında sunduğum tebliği aşağıda sunuyorum. Bu tebliğim daha sonra gazetelerde ve Mehmet Öğütçü’nün 2023 Türkiye Yol Haritası kitabında geniş bir biçimde alıntılanmıştı.
2006 yılında yazdığım bu konunun, bugün gündeme tarihi açıdan bu kadar değerli alanlarımızn imara açılması gibi haberlerle gündeme gelmesi üzüntü verici
Bence Likya Birliği konusundan asıl çıkarılması gereken mesaj Türkiye’nin, Anadolu topraklarının muazzam kültürel birikiminin bugünün Türkiye’sine nasıl daha çağdaş bir toplum olma yolunda ışık tuttuğu ve Avrupa’da nasıl güçlendirebileceğidir. Atatürk’ün Türk tarih kurumu çalışmalarında aynı yönde verdiği önem unutulmamalıdır.
Sizlerle bu konudaki görüşlerimi tekrar paylaşmak isterim.
Likya
Avrupa Birliği’nin Anadolu’daki Kökleri: Likya Birliği
– “Türkiye, şu andaki değerleri, gelenekleri, görenekleri ve işleyişiyle Avrupalı değil.”
– “Türkiye, Avrupalı olmadığı için, elbette Avrupa’da yeri yoktur.”
– “Bir coğrafya kitabını açtığınızda görürsünüz ki, Türkiye’de Avrupa bütün Türkiye’nin % 5 ini bile teşkil etmez.”
Herhangi bir günlük gazetede bile rastlayabileceğimiz benzer ifadeler giderek Türkiye’nin Avrupalı olmadığı yönünde keskinleşirken, kimi Avrupalı siyasetçilerce sıkça sorgulanan bir konu haline geldi “Türkiye’nin Avrupalılığı”.
Ulusal ve uluslararası platformlarda, televizyon, gazete ve radyolarda bu konu tartışılıyor; “Türkiye gerçekten AB yapısına uyum sağlayabilecek mi?” “. “Kültürel ve tarihsel mirası Avrupa’dan kopuk değil mi?”
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Türkiye karşıtı kesimlere belki anlamlı bir yanıtı tarihin derinliklerinden bize göz kırpan bir Anadolu uygarlığı veriyor.
Avrupa’da siyasal birlik için bir çok girişim olmuş yüzyıllardan beri. Helenistik dönem, Roma İmparatorluğu, Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Napolyon savaşları, Nazi yayılmacılığı, Sovyetler Birliği, …
ABD ve Avrupa Birliği’ni bunlardan ayıran temel özellik, katılanlar arasında gönüllü bir birlik projesi olması. Ülkeler arasında barış, eşitlik, hukuk, demokrasi, ortak değerler ve çıkarlara dayalı bir felsefeye dayanması. Halklar arası bir birlik için yola çıkılmış olması. Siyaset kültürü mirasında 19. yüzyılın idealist felsefe akımlarından, Fransız Devrimi laikliğine, Rönesans hümanizmine ve tarihin daha derinlerinde Antik çağın akılcı, bilimsel ve ilerici atılımlarına uzanan bir birikim var.
Aynı köklerin arayışında yüzümüzü Anadolu’ya döndüğümüzde ana tanrıça Kibele’siyle, Çatalhöyük’ü, dünyadaki ilk insan izlerine rastladığımız Karain’iyle, Olympos’uyla, örnek kent Priene’siyle etkileyici bir “ilkler mozaiği” karşılıyor bizi. Antik Çağda Likya Uygarlığı, yalnızca Anadolulu en yüksek uygarlıklardan biri olarak çıkmıyor karşımıza, aynı zamanda AB modeline en yakın ilk oluşumun yaratıcısı olarak beliriyor.
Çok dillendirilmese de, bugün Türkiye’nin dahil olabilmek için kapsamlı bir dönüşüm sürecine girdiği Avrupa Birliği oluşumunun belki de ilkel bir modelinin aslında Anadolu topraklarında doğduğunu söylüyor tarih bize. Likya uygarlığının Anadolu ve Dünya tarihine bir armağanı olarak da algılayabileceğimiz “Likya Birliği” yeterince aşina olunmayan bir konu olarak karşımıza çıkmakta.
Ortak Para … Ortak Anayasa … Ortak Ordu …
Attelia Barış Antlaşması (MÖ 188) ile Rodos egemenliğine giren Likya, 23 yıl süren ağır vergi ve baskı düzeninden büyük bir başkaldırı ile çıkar. Roma’nın Likya’yı bağımsız ilan etmesiyle yeni bir düzen ve birlik arayışının doğurduğu “Likya Birliği”, MÖ 167 yılında 23 kentin bir araya gelmesi ile oluşur.Bir asır sürecek bu dönem Likya’nın uygarlık olarak en yükseldiği yıllar olarak anılacaktır sonraki yüzyıllarda..
Eski Çağ’ın ünlü coğrafyacısı Strabon’un aktardıkları bizi şaşırtacak bilgiler içeriyor. Strabon’un Artemidoros’tan bize aktardıklarına göre, Birlik 23 kentten oluşurmuş. Bugün Avrupa Parlamentosu’nda geçerli olan üye devletlere nüfusa göre oy hakkı tanınması sistemi Likya Birliği için de geçerli. Ortak mecliste en önemli devletlerin 3 oy hakkı bulunurken daha az önemlilerin 2 ve en küçük devletlerinse 1 oy hakkı varmış. Kaynaklar bize bu en büyük kentler, Patara, Myra, Xanthos, Toulos, Olympos, Poulos olduğunu bildiriyor. Patara birliğin yönetim merkeziyken, Xanthos başkenti ve kapısıymış. Bu kentlerin ortak bütçeye katkıları da oy ağırlıkları ile orantılıymış.
Likya Birliği, ortak ordusu, ortak anayasası, ortak para birimi ve parlamentosuyla bugünkü anlamda bir federasyon olarak tanımlanabilir. AB’nin gündemine damgasını vuran Anayasa reformu, üye devletler arası kurumsal dengeler, bütçe etrafında dönen çekişmeleri ortak ordu kurmanın karşısındaki siyasal engeller gibi sorunlar dikkate alındığında, Likya Birliği olumlu ve yapıcı bir insanlık tarihi modeli olarak yükseliyor Anadolu tarihinden.
Likya Birliği hayata geçtiğinde ortak para tedavüle girer. Sikkeler artık birliğin ortak değerleri ve inançlarını temsil eden simgeleri taşımaya başlamıştır. Likya Birliği’nde yerel sikkeler tamamen yasaklanmış, sikkeler üzerindeki yerel beylerin resimleri kaldırılmış, birliğin ortak inanç simgeleri Apollon, Artemis gibi Pagan inanç simgeleri yerlerini almıştır. Birlik sikkelerinin diğer yüzlerinde ise yine birliğe özgü simgeler kullanılmıştır. Bugün Avrupa tek para birimi Euro da tamamen bu tasarıma dayalıdır. Metal paraların bir yüzünde ulusal simgeler kalmıştır. Fakat diğer yüzlerinde ve kağıt parlarda yalnızca ortak Avrupalı simgeler yer almaktadır.
Ordu, kara ve deniz kuvvetleri olarak ayrılır. Her kuvvetin başında o alanlarda uzmanlaşmış komutanlar yer alır. Ortak bir adalet kurulu bulunan birlikte her kent devletten seçilerek gelen temsilciler bulunmaktadır. Likya Birliği Anayasası’na göre tüm kentlerin halkları eşit yurttaşlık haklarına sahipti.
Bu yönleriyle hem ABD hem de AB için bir yola çıkış noktası ve örnek model olmuş Likya Birliği. Georges Washington (1732-1799) ve Rönesans’ın önemli isimlerinden Fransız devlet adamı-yazar Monstesquieu, Likya Birliği Anayasası’na bir başarı örneği olarak atıfta bulunmuşlardır.
AB giderek daha da renklenen bir mozaik haline gelirken, Likya Birliği deneyiminin yansımaları unutulmamalıdır. Anadolulu, Türkiyeli bir uygarlık mirasının daha iyi bilincinde olan bir Türkiye, Avrupa’nın bugünü ve geleceğine katkılarını daha özgüven içinde ortaya koyabilir.
Türkiye tarihi Avrupa’nın kültürel mirasına muazzam bir katkı oluşturmaktadır. Bu katkının köklerinde, doğrudan bugünün Avrupa’da birlik projesine bir ilk başarı örneği sunan Likya Birliği dünyada çok daha iyi bilinmeyi hak ediyor.
Kader Sevinç
Mayıs 2006
Comments