Hırvatistan’in Başmüzakerecisi Vladimir Drobnjak ile İstanbul’da
AB muzakereleri bir cok acidan saglikli ilerlemiyor. Hatta ilerlemiyor. Bu tikanikligin sebepleri AB’nin icinde oldugu bir takim acmazlarda oldugu kadar muzakerelerin iyi yonetilmemesinde yatiyor. Mevcut ve gecmis muzakere sureclerine baktigimizda AB reform surecinin basarisinin toplumsal bir proje yaratmaktan ve konsensusu gerceklestirmekten gectigini goruyoruz. Hic bir ulke tek bir partisi ve onun secmenleri ile uye olmuyor AB’ye uyelik hedefine giden surecin arti ve eksileri her yonuyle ve genis tabanli bir katilimcilikla degerlendirilerek yonetilmesi gerekli. Hurriyet Daily News’te yayimlanan haberde bahsedilen raporumda Hirvatistan’in muzakerelerde nasil bir yontem izledigini aktarmistim >>> www.bit.ly/dySf0H Hirvatistan bizimle birlikte 3 Ekim 2005’te muzakerelere basladi. Muzakerelere baslamadan once 2005 yili baharinda Anayasa degisikligi yaparak muzakereleri yonetecek bir komite olusturdu. Buna gore olusturulan bu komitede Basmuzakereci ve hukumetten temsilcilerin yani sira sivil toplumu, akademiyi de temsil eden kisiler bulunmali ve baskani daima bir muhalefet partisi temsilcisi olmali. Muzakereler de bugune kadar bu sekilde bu asamaya konsensus temelinde surduruldu. Hirvatistan muzakereleri iceride bir ic siyaset araci degil AB ile gorusmeleri ilerletecek partilerustu bir surec olarak ele aldi ve kazancli cikti. Turkiye ise 2005’ten itibaren iceride bir cok sorunun icinde boguldu. AB sureci de hem sivil toplumun hem muhalefetin, demokratik guclerin dislandigi partizan bir anlayisla ele alindi. Turkiye’nin AB’ye sundugu muzakere pozisyon belgeleri muhalefetten saklandi. Seffaflik yerini kusku, manipulasyon ve guvensizlige birakti. Halbuki sureci basarili bir deneyime donusturmek, sadece Turkiye’nin AB hedefi icin degil, kuresel gucu icin de gerekli..
Comments