Fransa - Türkiye arasında bir kriz mi ? Daha büyük bir krizin ilk sinyali mi ?
Fransa – Türkiye ilişkilerinde bir kriz mi ? Daha genişleyebilecek bir kriz sinyali mi ?
Bugün tüm televizyon kanalları Paris’ten canlı yayın yapıyorlar. Çeşitli yorumlar yapılıyor. Bu konuyu takip ettiğim süreçte konunun Türk basınında yanlış hukuki ve siyasi referanslara tartışıldığına sıkça şahit oldum. Sayın Yalçın Doğan bu konuda sorduğu sorulara verdiğim yanıtları bir kaç gün Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde işledi. Yasanın 2011’de çıkarılan yasa ile karıştırılması ya da kaynağının AB çerçeve kararı olduğunun çok geç farkına varılması gibi sorunlar özellikle dikkatimi çekti. Elbette bu durum olayın etki alanının Fransa’yı aşıp AB üyesi tüm ülkeleri içine alan bir boyutta olduğunu gözden kaçırmamıza neden olmaktadır. Bu konu üzerine çalışırken değişik tarihlerde çeşitli çevrelerden bana yöneltiler sorulara yanıt vermeye çalıştığım bilgi notlarını (iki notun ayrı tarihlerde hazırlanması nedeniyle notlarda konunun gelişimine ve referanslarına yönelik bazı tekrarlar olabilir) ve görüşlerimi sizlerle aşağıda paylaşıyorum. Özellikle bu yazımın içinde yer alan linkten indirebileceğini AB Komisyonu’nun çerçeve karar üzerine Ekim 2011’de yaptığı sunumun mutlaka incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu inceleme daha net bir değerlendirme imkanını hepimize sunacaktır.
Umarım bugünkü kararın mimarları Avrupa’nın “bir barış projesi” tanımına verdikleri bu zararı
gelecek kuşaklara açıklarken daha fazla utanacakları girişim ve politikalara Senato’da imza atmazlar
Şurası muhakkak ki Fransa-Türkiye ilişkilerinin ikili boyutu aşan ve Avrupa’da demokrasi ve rekabet gücünü belirleyen değerde bir önemi var. Avrupa’da ve küresel düzeyde içinde yaşadığımız çok önemli gelişmelere verdiğimiz yanıtlarla yurttaş odaklı demokrasi anlayışını geliştirme ve dayanışma demokrasilerimizin sorumluluğudur. Bu durum Fransa-Türkiye arasındaki bağların daha da güçlendirilmesini zaruri hale getirirken ülkelerimizin ikili ilişkileri köklü ve çok uzun bir tarihi işbirliğine dayanmaktadır. Bu ortaklık bugün toplumlarımız için daha iyi işleyen bir demokrasi, daha rekabetçi bir Avrupa’nın kurulması ve Dünya’ya ilham vermesi yönünde değerlendirilmeli.
Fransa - Türkiye ilişkilerinde bir kriz mi ? Daha genişleyebilecek bir kriz sinyali mi ?
Son yıllarda Fransa’daki sağ iktidarın liderinin Fransız toplumu ve Avrupa’nın ortak çıkarlarını da gözardı eden politikaları nedeniyle bu değerli ortaklık önemli zararlar gördü. Bugün Fransız Ulusal Meclisi’nde yapılan oylama bunun son noktası oldu. Kuşkusuz Fransız Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin Türkiye’ye yönelik düşmanca tavrının önemli göstergelerinin başında Türkiye’nin AB üyeliğini geciktirmeye yönelik girişimler gelmektedir. Umarım bu sürecin sonunda bunun mimarları ciddi ekonomik, demokratik işleyiş sıkıntılarıyla yüzyüze olan Avrupa’nın “bir barış projesi” tanımına verdikleri bu zararı gelecek kuşaklara açıklarken daha fazla utanacakları girişim ve politikalara imza atmazlar.
Fransız Meclisi’nde görüşülerek oylamayla kabul edilen ve Fransız Senatosu’na sevk edilen “soykırımların inkarının cezalandırılmasına yönelik yasa tasarısı” bu zararı kalıcılaştırıyor. Fransız ve Türk toplumlarının iki demokratik ülke olarak bizden beklentileri yapıcı, her alanda karşılıklı diyalog ve tartışma ortamını daima koruyan ve ortak çıkarlarımıza zarar vermeyecek Avrupalı bir siyasi çizginin korunmasıdır. Fransa’da yapılacak seçimler öncesi Fransız Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin Yerevan’a kısa süre önce yaptığı ziyaret ve geçen hafta partisinin üyesi olduğu muhafazakar partilerin şemşiye organizasyonu Avrupa Halkları Partisi’nin Marsilya’daki kongresine Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın özel olarak davet edilmesini, karşılıklı verilen mesajları ve ardından yasa tasarısının gündeme gelmesini ve meclisten bugün geçmesi süreci iyi bir analizi hak ediyor. Siyasetçilerin kendilerine verilen tarihi sorumlulukların kısa vadeli etnik oy hesaplarına feda edilemeyecek kadar büyük olduğunun bilincine varılması gerekir.
Türkiye I. Dünya Savaşı ortamında yaşananlarla ilgili açık bir tartışma ortamını ve düşünce özgürlüğünü temelinde Avrupalı bir çizgiyi benimsiyor. Ermeni ve Türk tarihçilerin de katılacağı uluslararası tarihçiler komitesi kurulması çağrısını Türkiye sürekli yineledi ve devlet arşivlerini açtığını da ilan etti. I. Dünya Savaşı’nda yaşanan acıları 21. yüzyılın bize sağladığı düşünce ve ifade özgürlüğü ortamını iyi koruyarak ve değerlendirerek çok taraflı olarak tartışmalıyız. Avrupa’nın yaşanan acılardaki sorumlulukları ile ilgili bu hesaplaşmayı Avrupa’da toplumlar arası barışı sağlayabilememiz için de tamamlayabilmemiz gerekiyor.
Türkiye ve Türk toplumuna yönelik nefretten beslenen bir takım aşırı milliyetçi grupların Ermeni halkının yaşadığı acı olayları çarpıtarak yansıtma etkinliklerine tolerans göstermek veya işbirliği yapmak da bu nefrete ortak olmak anlamını taşımaktadır. Bugün gerçekleşen oylama da bu çerçevede Fransa’daki demokratik değerlerin erozyonu adına acı bir tablo çiziyor.
II. Dünya Savaşı öncesinde ve savaş sürerken gerçekleşen Yahudi soykırımı ile I. Dünya savaşında yaşanan söz konusu olayların hem şartları hem de yapısı bakımından aynı kapsamda değerlendirilmesi söz konusu olamaz.
Gözden kaçırılmaması gereken bir diğer nokta ise Türkiye kökenli Fransız vatandaşlarının adeta kendilerine yönelik bir taciz politikası haline dönüşen bu girişimlerden nasıl etkileneceğidir. Bugün etnik oy avcılığının Avrupalı değerleri gölgeleyen bir hal aldığı Fransa’da mecliste bu yasanın mevcut haliyle kabulü için mecliste oy veren siyasetçilerin Türkiye kökenli seçmenlerine verdikleri bu mesajın doğuracağı sonuçların sorumluluğunu da paylaştıkları unutulmamalıdır.
Böylesine hassas ve önemli bir konunun günlük siyasetin malzemesi haline gelmesi ve siyasi kurumlarca tarihin değerlendirilmeye çalışılması gelecek kuşaklar tarafından demokrasi tarihinde hazin bir durum olarak anılacak. Bu herşeyden önce siyasetçilerin yurttaşları doğru bilgilendirme ve onlara karşı dürüst olma ilke ve sorumluluklarının bir gereğidir.
Bu süreçte konunun Türk basınında zaman zaman yanlış hukuki ve siyasi referanslara tartışıldığına şahit oldum. Yasanın 2011’de çıkarılan yasa ile karıştırılması ya da kaynağının AB çerçeve kararı olduğunun çok geç farkına varılması gibi sorunlar dikkatimi çekti. Elbette bu durum olayın etki alanının Fransa’yı aşıp AB üyesi tüm ülkeleri içine alan bir boyutta olduğunu gözden kaçırmamıza neden olmaktadır. Bu konu üzerine çalışırken değişik tarihlerde çeşitli çevrelerden bana yöneltiler sorulara yanıt vermeye çalıştığım bilgi notlarını sizlerle aşağıda paylaşıyorum.
Kader Sevinç
Fransız Meclisi’nde görüşülecek yasa tasarısı hakkında bilgi notu
17 Aralık 2011
Fransa’da secim oncesi tekrar gundeme gelen “ulusal yasalarca tanınan soykirimları inkar”ı cezalandirmaya yonelik yasa tasarisi bu kez Avrupa capinda etkilerle gundeme geliyor. Gelecek hafta Fransiz meclisinde oylamaya sunulacak olan yasa tasarisi muhafazakarlarin ve bazı sosyalistlerin destegini tasiyor.
Bu tasarinin daha once degisik defalar Fransiz Meclisi’ne gelen ve Senato’da takilan ”Ermeni soykirimi’nin inkarini suc sayan” tasaridan farki AB’nin ilk 2007 yilinda aldigi insanliga karsi suclar, irkcilik, savas suclari ve soykirimin inkarinin cezalandirilmasini da kapsayan kararinin surecin sonunda 28 Kasim 2010′dan itibaren uygulamaya gecirilmesi ile baglantili olmasi. Fransa bu defa Ermeni olaylarını soykirim olarak tanimlayarak bir girisimde bulunmuyor bir AB cerceve kararini ulusal yasalarina aktariyor. Bu defa konu “ulvi” olarak öne sürülen bir gerekceyle gundeme getiriliyor.
Bu yasanın hazırlanış sürecinin şu şekilde olduğu düşünülüyor: Yasanın çıkarılma sözü Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından kısa bir süre önce ziyaret ettiği Yerevan’da verilmiş. Karşılığında Fransa’daki Ermeni kökenli Fransız vatandaşlarının oylarına yönelik bir pazarlık söz konusu olduğu anlaşılıyor.
Konunun gelişimi ise geçen hafta etnik Ermeni oylarının yoğunlaştığı Marsilya’da Nicholas Sarkozy’nin partisinin üyesi olduğu Avrupa düzeyinde şemsiye partisi Avrupa Halkları Partisi (EPP)’nin kongresinde Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın Ermenistan’dan hiç bir parti henüz üye ya da gözlemci olmamasına rağmen davet edilip konuşma yaptırılması ile tamamlanıyor. Sarkisyan özel davetli olarak katıldığı kongrede yaptığı konuşmasında dikkatle incelenmesi gereken mesajlar veriyor. O konuşmasıyla Sarkisyan adeta Fransa’daki Ermeni diyasporasına Sarkozy’nin partisine oy vermeleri yönünde bir çağrı yapıyor. AKP de EPP’nin gözlemci üyesi.
Yasaya dayanak oluşturan AB cerceve karari alinirken Fransa BM’in Soykırımla Mücadele Sözleşmesine uygun olarak, soykırım iddiasında bulunulabilmesi için uluslararası bir mahkeme kararının bulunması şartını koymuştu. Meclis gündemine getirilen tasarı ile bu şerh de ortadan kaldırıyor. Bu kararin sonuca ulaşması için meclisten geçtikten sonraki aşama Fransız Senatosu’nda onaylanmasıdır.
Türkiye açısından olası sonuçlar
Örneğin bir Türk vatandasi Fransa’ya seyahati sirasinda Ermeni iddialarina dair ”soykirim oldugunu dusunmuyorum” ifadesini kullandiginda Fransiz mahkemelerince yargilanarak hapis ve para cezasina carptirilabilinir.
Ayni zamanda uluslararasi anlasmalar geregi bu ifadeyi bir baska ulkede bile kullanmis olsaniz Fransa’nin sizi yasal olarak isteterek getirtmesi de incelenebilecek bir konu.
AB çerçeve kararında öngörülen yaptirimlar arasinda gercek kisilere hapis cezasinin yani sira kurumlara yonelik cezalar da sozkonusu. Ulusal mahkemelerin soykirim olarak tanidigi bir olayi bu sekilde tanimlamayan sirketler ticaretten men edilebiliyor, sivil toplum orgutlerinin her tur devlet destegi kesiliyor. Bunun gibi bir cok agir uygulamayi beraberinde getiren bu yasanin Avrupa’daki Turk sirketleri ve sivil toplum orgutleri ve yurttaslari tecrit edip, yasayamaz hale getirmesi soz konusu. Bu konunun sonuçlarının ayrıntılı bir hukuki analizi gerekilidir.
Fransa’nin ardindan ulusal parlamentolarinda Ermeni iddialarini soykirim olarak tanimlayan bir cok AB ulkesinin bu yasayi benzer bicimde gecirmesi beklenebilir. Ayrıca bu konu ABD’de baharda yeniden gündeme gelecek. ABD’de mahkemelerde de sürmekte olan “el koyulan Ermeni malvarlıklarına yönelik tazminat” konulu toplu davalar sürmekte.
AB’nin cerceve karari ise uye ulkelerde bu konularin ne kadar siyasallastigini gozden kacirmis gorunuyor. Cerceve kararda Birlesmis Milletler konvansiyonuna verilecek bir referans bu sorunlarin ortaya cikisini engelleyebilirdi.
Aşağıdaki linklerde konuyla ilgili belgelerin linki ve AB Komisyonu Adalet bölümünün çerçeve yasaya ilişkin hazırladığı sunuma ulaşabilirsiniz:
http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:32008F0913:EN:NOT
Fransa/AB – Soykirimi Inkar Yasasi ve Cerceve Karar Hakkinda Ek Notlar
19 Aralık 2011
– Fransa parlamentosu, 29 Ocak 2001’de 1915 olaylarının soykırımı olduğuna ilişkin bir yasa kabul etmişti. 22 Aralik’ta Fransız meclisinde görüşülecek “soykırımın inkarının cezalandırılmasına” yönelik bir yasal çalışmadır.
– Siyasi kaygılarla parlamentolarca alınan “soykırım tanıma kararları” ile ilgili hukuçular arasında tartışmalar olmakla beraber 2001′deki bu tanıma kararı ile ilgili şu önerilmektedir: Türkiye Fransa’ya, sözkonusu yasadaki iddiaların Soykırım Sözleşmesi’nin 9. maddesi uyarınca Uluslararası Adalet Divanı’na götürülmesini istemelidir. Divan’dan, BMSS uyarınca Fransız parlamentosunun Osmanlı Devleti hakkında soykırım kararı alma yetkisine sahip olup olmadığı ve 1915 olaylarının BMSS’nin 2. maddesine göre soykırım olup olmadığı hakkında karar vermesi istenecektir.
– Fransa’da bu hafta görüşülecek olan yasaya kaynaklık eden belge
AB Adalet ve İçişleri Bakanları Konseyi tarafından 19 Nisan 2007’de kabul edilmiş olan “Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığı ile Mücadele Konusunda Çerçeve Karar” . Çerçeve Karar metni, AB ülkeleri mahkemelerini, hem herhangi bir fiilin soykırımı olduğu konusunda karar vermeye yetkili kılıyor, hem de bu fiilin soykırım olduğunu inkr edenlerin söz konusu mahkemelerce bir yıldan üç yıla kadar hapse mahkûm edilebileceklerini öngörüyor. Yürürlüğe giriş tarihinden itibaren iki yıl içinde üye devletlerin Çerçeve karar metnini kendi iç mevzuatlarına aktarmaları zorunludur. Asagidaki linkte bu karar metninin orjinalini bulabilirsiniz.
– Bu kararda doğası gereği özel olarak hiç bir olaya referans verilmiyor ancak mevcut haliyle kabulü halinde yarattığı sonuç şu olacak:
AB ülkelerinden birinde herhangi bir kişi Ermeni soykırımının vuku bulmadığını söylediği takdirde inkrcılıkla suçlanacak ve hapse ya da para cezasına mahkûm edilebilecektir.- Bu konudaki sorunlu alan neyin soykırım olduğu neyin olmadığı noktasındadır. Soykırım siyasi amaçlarla keyfi olarak kullanılabilecek bir terim değildir. Uluslararası hukuk açısından soykırım ile ilgili tanımlamayı yapan belge Birleşmiş Milletler bünyesinde oluşturulan ve 1948’de Genel Kurul’da oy birliği ile kabul edilen “Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” dir (BMSS). Sözleşme, Soykırım suçunun gayet açık biçimde tarifini yapmakta, suçun oluşması için kanıtlanması gerekli maddi ve manevi unsurları tanımlamakta ve soykırım davalarına bakmakla yetkili mahkemeleri belirtmektedir.
– Fransa çerçeve karar alınırken BM’in konvansiyonlarına referans veren bir şerh koyuyor. Bugün ise AB Çerçeve Kararı’nı ulusal yasaya aktarırken bu şerhi kaldırıyor. Bu da ulusal parlamentoda 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlayan Fransız Meclisi’nin 1915’i de ceza kapsamına sokmasına neden oluyor.
– Fransa’da 1915 olaylarına yönelik referans ile bir yasa çıkartmaya çalışan aşırı etnik lobilerin AB Çerçeve Kararı’nı kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalıştıkları görülüyor.
– Konunun bu şekilde ele alınma noktasına gelmesinde Fransa’daki seçim sürecinde şunların etkili olduğu düşünülebilir: Yasanın çıkarılma sözü Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından kısa bir süre önce ziyaret ettiği Yerevan’da verilmiş. Karşılığında Fransa’daki Ermeni kökenli Fransız vatandaşlarının oylarına yönelik bir pazarlık söz konusu olduğu anlaşılıyor.Konunun gelişimi ise geçen hafta etnik Ermeni oylarının yoğunlaştığı Marsilya’da Nicholas Sarkozy’nin partisinin üyesi olduğu Avrupa düzeyinde şemsiye partisi Avrupa Halkları Partisi (EPP)’nin kongresinde Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın Ermenistan’dan hiç bir parti henüz üye ya da gözlemci olmamasına rağmen davet edilip konuşma yaptırılması ile tamamlanıyor. Sarkisyan özel davetli olarak katıldığı kongrede yaptığı konuşmasında dikkatle incelenmesi gereken mesajlar veriyor. O konuşmasıyla Sarkisyan adeta Fransa’daki Ermeni diyasporasına Sarkozy’nin partisine oy vermeleri yönünde bir çağrı yapıyor.
Commentaires