top of page
Writer's pictureKader Sevinc

Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. kuruluş yıldönümünde karşılaştığı zorluklar ve tercihler


Kader Sevinç'in Avrupa Birliği'ndeki önde gelen düşünce kuruluşlarından FEPS tarafından yayımlanan Cumhuriyetimizin 100. yılı ve bugünkü durumu ele alan İngilizce makalesinin Türkçe çevirisidir.


Türkiye'nin 100. kuruluş yıldönümünde karşılaştığı zorluklar ve tercihler


29 Ekim 2023


Vizyoner M. Kemal Atatürk ile ulusal kurtuluş ve reform hareketinin liderleri tarafından başlatılan ve kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu 29 Ekim'de yüzüncü yılını kutluyor. Ancak ülke ne yazık ki bir yol ayrımına gelmiş durumda. Atatürk tarafından Batı dünyasına ait, egemen, bağımsız, demokratik, laik ve cumhuriyetçi bir ülke olarak tasavvur edilen Türkiye, bugün demokratik erozyon ve dramatik ekonomik güçlükler açısından ciddi zorluklarla karşı karşıya. Bu zorluklar geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan genel seçim sonuçlarıyla daha da şiddetlendi. İlerici Türklerin gelecek konusunda ciddi bir umutsuzluk içinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.



Olumsuz koşullara rağmen kayda değer bir sonuç


14 Mayıs 2023'te gerçekleşen milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından 28 Mayıs'ta cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun yapılmasıyla Türkiye çok önemli bir siyasi anı başarıyla yönetti. Seçimler öncesinde, kamuoyu yoklamalarının olası bir hükümet değişikliğine işaret etmesi nedeniyle hem yurt içinde hem de yurt dışında bir umut havası hakimdi. Altı muhalefet partisi, siyasi manzarada dönüştürücü bir değişim yaratmak amacıyla ortak bir cumhurbaşkanı adayı olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu desteklemek üzere bir koalisyonda birleşti. Beklentiler gerçekleşmedi, ancak iki siyasi ittifak arasındaki marjın her zaman çok dar olduğunu ve başa baş yarışın tüm cephelerde son derece adaletsiz koşullar altında yürütüldüğünü belirtmek önemlidir. Yüzde 85'e ulaşan fazlasıyla yüksek enflasyon oranına ve hükümetin Şubat 2023'teki şiddetli deprem krizini kötü yönetmesine rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidardaki AKP, siyasi müttefikleriyle birlikte parlamentoda çoğunluğu korumayı başardı.


Her iki turdaki seçim kampanyası da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kutuplaştırıcı ve bölücü bir dil kullanması, ulusal güvenlikle ilgili konulara vurgu yapması, yalan haberlere başvurması ve geleneksel aile değerlerine hitap etmesiyle karakterize oldu. Erdoğan ayrıca muhalif siyasetçileri terörist grupları desteklemek ve Batılı güçlerin etkisi altında kalmakla suçladı. Sahte haberlerin yayılması ve manipüle edilmiş videolar aracılığıyla muhalefeti terörist gruplarla ilişkilendiren propaganda da kampanyanın önemli unsurlarıydı. Kampanya sırasında bilgi büyük ölçüde hükümet yanlısı medya grupları ve sosyal medya trolleri tarafından domine edilirken, bağımsız ve yarı bağımsız medya kuruluşları alternatif fikirler ifade ettikleri veya muhalefetin görüşlerine platform sağladıkları için cezalarla karşı karşıya kaldılar. Böylece muhalefetin hem özel hem de devlet destekli medyada eşit ve adil bir şekilde yer alması engellenmiş oldu. Kutuplaşmış siyasi ortama rağmen, muhalefetin ortak adayı Kemal Kılıçdaroğlu oyların yüzde 47,8'ini aldı.


Seçimden sonra ise CHP içe döndü ve Kasım ayında yeni genel başkanı seçecek olan son parti kongresine giden yerel kongrelerini düzenledi. Bu kongre, hem Cumhuriyet'in ve hem de partinin 100. yıldönümünde gerçekleşecek olması nedeniyle önem taşımaktadır. Parti içi liderlik yarışı iki ana kamp arasında geçecek: partinin 2024 yerel seçimlerine istikrar içinde, dolayısıyla mevcut CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğinde girmesi gerektiğine inananlar ile değişim ve yenilenme isteyen, ancak bu şekilde yerel seçimlerde başarılı olunabileceğini savunanlar. Bu ikinci grubun liderliğini CHP'nin meclis grup başkanlarından ve genel başkan adaylarından Özgür Özel yapıyor.


Türkiye'nin ekonomik sıkıntıları


Türkiye'nin süregelen ekonomik zorlukları, en alt ve orta sosyoekonomik grupları sistematik marjinalleştiriyor ve zorluyor. Mevcut yüksek enflasyon oranı, liranın devalüasyonu ile birleşince yaşam maliyetlerinde benzeri görülmemiş bir artışa yol açtı. Yurttaşların çoğunluğu için temel ihtiyaçların karşılanması büyük bir sorun haline gelmiştir. Asgari ücretin yakın zamanda 13.000 liranın üzerine çıkarılmasına rağmen, dört kişilik bir hane için koşullar halen son derece zorlayıcı ve yoksulluk sınırı göstergesinin yaklaşık 39.700 lira olduğu tahmin edilmektedir. Bu zorluklar karşısında hükümetin siyasallaşmış ekonomi politikası başarısız olmaya devam etmekte, yolsuzluk algısı en üst seviyeye çıkmakta ve toplumda hayal kırıklığı ve memnuniyetsizlik artmaktadır.


Tüm bunlara ek olarak, sayıları milyonlarla ifade edilen düzensiz göç de toplumda hayal kırıklığı ve hoşnutsuzluğa neden olmuştur. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği verilerine göre, Türkiye'de geçici koruma altında ikamet eden Suriyelilerin sayısı 3,6 milyondur. Temmuz 2023 itibariyle Türkiye'de ikamet eden yabancıların toplam nüfusunun 4,8 milyonun biraz üzerinde olacağı ve bu rakamın ülke toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 5,74'üne tekabül edeceği tahmin edilmektedir. AB-Türkiye 2016 Anlaşması ile daha da kötüleşen bu durum, ülkenin sosyal dokusunu zorlamaktadır. Seçim kampanyaları milliyetçi duygularda gözle görülür bir artışa yol açmış ve tüm siyasi hareketleri bu sorunu kabul etmek ve ele almak üzere harekete geçirmiştir. Bu olgunun nispeten hızlı bir şekilde ortaya çıkması, kampanyalardaki siyasi odağın yapısal ekonomik ve siyasi meselelerden kimlik ve milliyet konularına kaymasına yol açmıştır.


Bu değişken siyasi bağlamda, özellikle muhalefetin güçlü tabanını oluşturan nüfusun daha genç ve eğitimli kesimleri arasında 'beyin göçü' ciddi oranda bir artış göstermektedir. Nüfusun önemli bir bölümü (özellikle 18-25 yaş arası nüfusun yüzde 61.3'ü) hayatlarını ve kariyerlerini yurtdışında sürdürme arzusunu dile getirmektedir. Bu düzeydeki bir 'beyin göçü' ülkenin geleceği ve kalkınma yolu üzerinde zararlı etkilere yol açabilir.


İdeolojik kutuplaşma


Ülkrdeki mevcut ideolojik çatışma ve kutuplaşma hükümetin gündemine hizmet edebilir. Muhalefet ittifakı 2019'da başarılı bir strateji izleyerek İstanbul, Ankara ve diğer birçok büyükşehirde yerel yönetimleri kazandı. Bu, tüm muhalefet bloğu ve özellikle de ilericiler için büyük bir moral ve motivasyon kaynağı oldu. İktidar partisi bloğu şimdi bu belediyeleri geri kazanmak için muhalefete daha agresif bir şekilde saldırıyor.


Kutuplaşma o kadar derinleşti ki, hükümet saçma sapan gerekçeler ve bahanelerle yurtiçi ve yurtdışındaki 100. yıl kutlamalarını iptal ediyor. Bu durum, iktidar partisinin hiçbir zaman barışmadığı cumhuriyet değerlerine karşı bir intikam olarak görülüyor. Her ne kadar cumhuriyetçi ve ilerici örgütler kendi kutlamalarını yapıyor olsalar da, resmi kutlamaların yokluğu, özgürce kutlama fırsatından mahrum bırakıldıkları için öfkeli olan milyonlarca insan tarafından hayal kırıklığı ile karşılanıyor.


Yaklaşan yerel seçimler, Türk kamuoyunu ve beklentilerini değerlendirmek için çok önemli bir fırsatı temsil edecek. Ayrıca, iç sorunlarını çözmesi, bir kazanma hikayesi oluşturması ve geniş tabanlı bir muhalefet bloğunu yeniden bir araya getirmesi gereken muhalefet için de bir sınav olacak.



Türkiye belki de tarihinin en ağır dönemlerinden birini yaşıyor; hem ekonomik, hem demokratik ve hem de demografik bir krizden geçiyor. Ne yazık ki Cumhuriyet'in yüzüncü yıldönümü bu koşullar altında gerçekleşecek. Ancak bu karamsar tabloya rağmen gelecekten umutluyum çünkü genç nesillere güveniyorum ve onların hayal ettiği ülkenin ilerici, müreffeh ve başarılı bir ülke olduğunu biliyorum. Türkiye'nin ilericileri ve demokratları Atatürk'ün kararlılığından ve mirasından ilham almalıdır. Bu mirası 21. yüzyılın koşullarına ve fırsatlarına uyarlayan bir toplumsal hareket, Türkiye için çok daha parlak ve güçlü bir gelecek inşa edebilecek.


Atatürk'ün dediği gibi "Umutsuz durum yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman ümidimi kaybetmedim". Onun bu sözlerinin gücü hala milyonlarca insana ışık tutuyor, umut oluyor.


Kader Sevinç


CHP Avrupa Birliği Temsilciliği Başkanı

Avrupa Sosyalistler ve Demokratlar Partisi (PES) Yönetim Kurulu Üyesi


Brüksel


*Bu makalede ifade edilen görüş ve fikirler yalnızca yazara aittir ve yazarın bağlı olduğu herhangi bir kurum veya kuruluşun resmi politikasını veya pozisyonunu yansıtmamaktadır.



84 views

תגובות


bottom of page