top of page
Writer's pictureKader Sevinc

UĞUR MUMCU . O GÜN . BUGÜN

Uğur Mumcu’yu kaybedişimizin üzerinden yıllar geçti. Samsun’da yaşadığımız yıllardı, henüz ilköğretim öğrencisiydim. Televizyondan aldık ailece acı Hayat aberi. Duyduklarımız üzerine sıkı bir Uğur Mumcu okuru olan babamın renginin değiştiğini gördüm, sandalyeye güçlükle oturdu. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu arabasına yerleştirilen bir bomba ile hain bir saldırıya uğramıştı. O anı unutamıyorum. Bir düşünce insanını böyle haince susturma alçaklığı gençliğe adım attığım yıllarda beni derinden sarstı. İçimde kabaran başka duygular da vardı. Babamın nasıl kahrolduğunu görüyor ve Uğur Mumcu’nun da bir baba olduğunu idrak ediyordum. Görüntüsü ekranlara yansıyan, önünde patlamanın olduğu apartmanın bir dairesinde çocukları da olmalıydı. Televizyonun söylediğine göre ben yaşlardaydılar. Babama dönüp sıkıca sarıldığımı hatırlıyorum.

***

Bundan üç yıl sonra Orta Anadolu’da bir şehirde okul yıllarım devam ediyordu. Okulun edebiyat kolu başkanı olduğum için kütüphanenin yönetimi, şiir söyleşileri düzenlemek ve okul gazetesi çıkarmak gibi görevimlerim de vardı. Arkadaşlarımla ateşli edebiyat söyleşilerimiz ve kar kış demeden pek kimsenin uğramadığı, zengin şehir kütüphanesine gitmemiz okul yönetiminde hoşnutsuzluk yaratmaya başlamıştı nedense. Kendim gittiğim yetmiyormuş gibi o kentin yerlisi olan arkadaşlarımı da bunlara katıyor olmam sorunu büyütüyordu. “Çizmeyi aşıyordum”. Elim iki Ocak günü 93 ve 96 yıllarında karanlık kendini en çirkin yüzüyle gösterdi. Çok etkilendim, ruhumun çalkantıları durulmuyordu. 93’te yazdığım bir yazıyı yeniledim, bir de Uğur Mumcu’ya, Metin Göktepe’ye ve Abdi İpekçi’ye selam eden  bir şiirimi de ekledim. Çocukluktan yeni çıkmakta olduğum yaşlarda şöyle yazmışım:

“… Karlı bir kıştı

Kan damladı karın ta, eliğine.

Düşünceye vurulan bir zincirdi

Sanki bir çığlık,

bir isyan bayrağıydı

göklere çekilen

Yere düşen yorgun bedenler,

Kana düşen kalemler.

Daha ne Uğur’lar, ne Çetin’ler,

Ne Metinler.

Onlar düşünceleri için ölenler

..”

Ertesi gün okul gazetesinde bu isyanı konu alan Düşünce Şehidi başlıklı yazım ve şiirim yer aldı. Bir gün sonra kızılca kıyamet koptu. Aileme şikayet ve okul gazetesi üzerinde artan denetim de dahil olmak üzere pek çok olay yaşandı. Zaten çok kal(a)madık o şehirde de pek çoklarında oldu gibi..Başka bir şehre tayin oldu annem ve babam. Bugün okulun küçük bir sınıfından bozma o kütüphaneyi ve oradaki günlerimi, düşüncelerimi hatırladım.

***

Brüksel’de 2011 yılının Ocak ayının 24’ünde bu düşüncelerin ağırlığını hissediyorum ve faili meçhul cinayetlere kurban giden aydınlarımızın zanlılarının ortaya çıkarılmamış olmasının sızısı daha da derinleşiyor. Uğur Mumcu’yu kaybettiğimiz o gün neler hissettiğini çok iyi anladığım babamın bugün neler düşündüğünü de çok daha iyi anl

ıyorum.

0 views

Comments


bottom of page