Dijital Vergi Savaşı: Avrupa Birliği Daha Yeni Harekete Geçebilirken Türkiye Çoktan Parayı Kasaya Koydu
- Kader Sevinc
- Nov 22
- 4 min read

Kader Sevinç, Brüksel
YouTube, Meta, X ve TikTok’un Türkiye’de gerçekten ne kadar vergi ödediğini hiç merak ettiniz mi?
Avrupa Birliği bu soruya cevap verecek sistemi yıllardır kurmaya çalışıyor. Son olarak Avrupa Parlamentosu, BEFIT olarak adlandırılan reform için bir pozisyon metni kabul etti. BEFIT, Türkçesiyle Avrupa’da Kurumlar Vergisi Matrahının Ortaklaştırılması Çerçevesi, dijital ekonomiyi kurumlar vergisi sisteminin içine çekmeyi hedefliyor. Reformun temel fikri şu: Google, Meta veya TikTok gibi şirketler bir ülkede fiziki ofisleri olmasa bile orada gelir elde ediyorlarsa vergi mükellefi sayılacak. Bu nedenle taslağa önemli ekonomik varlık olarak bilinen significant economic presence kavramı eklendi. Bir şirket bir AB ülkesinde 1 milyon euro ciro yapıyorsa artık o ülkede ekonomik varlığı olduğu kabul edilecek.
Kulağa dijital çağın ihtiyaçlarına uyumlu, modern bir hamle gibi geliyor.
Ancak bütün bu çabanın ortak bir sorunu var.
BEFIT henüz yalnızca kâğıt üzerinde.
Yürürlüğe girmesi için 27 üye devletin oybirliği gerekiyor.
Vergi alanında oybirliği, AB’nin en sert siyasal bariyerlerinden biri ve yıllardır neredeyse hiçbir büyük vergi reformu bu duvarı aşamadı.
Bu zorlukların üzerine bir de jeopolitik gerilim ekleniyor. ABD, dijital hizmet vergilerini uzun süredir ABD’li teknoloji şirketlerini hedef alan ayrımcı uygulamalar olarak tanımlıyor. Fransa 2019’da DST çıkardığında Washington açıkça misilleme tehdidinde bulunmuştu. AB kurumları bu nedenle uzun süredir temkinli davranıyor. Üstelik AB Adalet Divanı dijital sektöre özel vergileri rekabet bozucu, sektör ayrımcı veya devlet yardımı niteliğinde görme ihtimaline sahip. Bu da Brüksel’in adımlarını iyice yavaşlatıyor.
Avrupa büyük mimariyi tasarlıyor ama tuğlalar hâlâ yerde.
Tam bu noktada beklenmedik bir ülke devreye giriyor.
Türkiye.
Türkiye beklemedi, uyguladı
2020 yılında Türkiye Dijital Hizmet Vergisini yürürlüğe aldı. Yani:
Fransa’nın 2019 DST’siyle aynı dönem,
İtalya’nın 2020 DST’sinden önce,
İspanya’nın 2021 DST’sinden önce,
AB’nin ortak çözümünden yıllarca önce.
Fakat Türkiye’yi asıl farklı kılan yalnızca zamanlama değil, verginin tasarımı oldu.
Türkiye’nin modeli basit ama olağanüstü etkili.
Kural şöyle işler:
Kullanıcı Türkiye’de ise,
Hizmet Türkiye’de tüketiliyorsa,
Gelir Türkiye’de doğmuştur.
YouTube’un reklam sözleşmesini Google Ireland üzerinden yapması, Meta’nın gelir akışını Hollanda üzerinden konsolide etmesi veya TikTok’un Avrupa işlemlerini Singapur’a yazması Türkiye açısından hiçbir anlam ifade etmez. Gelir Türkiye’deki kullanıcıdan geliyorsa, Türkiye bu geliri dijital hizmet sayar ve doğrudan vergiye tabi tutar.
Ve bu vergi kâr üzerinden değil, brüt ciro üzerinden alınır.
Oran yüzde 7,5’tir.
Bu oran Avrupa’da uygulanan DST’lerin neredeyse tamamının iki katı, hatta üç katıdır.
Bu nedenle Türkiye’nin dijital devlerden topladığı vergi geliri, birçok Avrupa ülkesindekinden daha yüksektir.
Avrupa neden hâlâ geride
Bu sorunun cevabı bugün Brüksel’de en çok tartışılan konulardan biri. AB’nin uzun vadeli vizyonu sofistike bir kurumlar vergisi mimarisidir. Ancak gerçek dünyada bu mimariyi kurmanın önünde yapısal engeller bulunuyor.
Birinci engel: oybirliği
Vergi kararları AB’de ortak alınıyor ve her ülkenin tek bir veto hakkı var. BEFIT’in yürürlüğe girmesi için 27 ülkenin hepsinin onay vermesi gerekiyor. Bu, vergi reformlarının neredeyse imkansız hale gelmesi demek.
İkinci engel: dijital ekonominin yerelleşmemesi
Gelirin nerede doğduğu, hangi ülkede vergilendirileceği belirsizleşti. Dijital platformlar gelirlerini diledikleri merkezde konsolide edebiliyor. Kurumlar vergisi kâr bazlı olduğu için, kârın nerede tanımlandığı kritik hale geliyor. Bu yüzden AB şirketlerin transfer fiyatlaması, intangible varlık değerlemesi, amortisman ve royalty ödemeleriyle matrahı küçülttüğünü biliyor, ama bunu engelleyecek mekanizmaları henüz oluşturmuş değil.
Üçüncü engel: OECD’nin Pillar 1 reformu gecikti
Avrupa, küresel çözümün bir parçası olmaya çalışıyor fakat küresel model henüz yürürlüğe girmedi. Bu belirsizlik AB’nin DST konusunda adım atmasını yavaşlatıyor.
Dördüncü engel: ABD baskısı
Washington DST’yi ABD’li şirketlere yönelik ayrımcı uygulama olarak görüyor. AB ABD ile bir vergi çatışması istemiyor. Bu nedenle Brüksel, tüketim bazlı DST yerine kâr bazlı BEFIT reformunu siyasi olarak daha güvenli buluyor.
Beşinci engel: AB Adalet Divanı riski
AB hukukunda sektörel vergiler eşitlik ilkesine aykırı bulunabilir. Bu risk AB’nin kalıcı bir DST çıkarmasını zorlaştırıyor. Ulusal DST’ler bu riski tamamen bertaraf etmiyor ancak ulusal düzeyde açılan davalar AB genelinde bağlayıcı değil. Bu da AB genelinde bir DST’yi siyasal açıdan daha riskli hale getiriyor.
Ulusal DST gerçeği: bazı ülkeler risk aldı ama hafif adımlar attı
Avrupa Komisyonu 2018’de AB çapında bir dijital hizmet vergisi önermişti. Ancak üye ülkeler arasında mutabakat sağlanamayınca tasarı rafa kalktı. Bunun üzerine bazı ülkeler ulusal düzeyde DST getirdi.
Zaman çizelgesi şöyle:
Fransa 2019 yüzde 3
Avusturya 2019 yüzde 5 sadece dijital reklam
İtalya 2020 yüzde 3
İspanya 2021 yüzde 3
Macaristan 2017’den itibaren aşamalı olarak yüzde 7,5
Fakat bu vergiler genelde sınırlı kapsamlı, düşük oranlı ve geçici nitelikli uygulamalardı. Ulusal hükümetler açıkça şunu söyledi: AB ortak sistemi yürürlüğe girmezse bu vergiler kalıcı değil.
Türkiye ise aynı dönemde brüt ciro bazlı, yüksek oranlı ve kalıcı bir sistem kurdu.
“Türkiye gerçekten daha fazla vergi mi topluyor?”
Evet. Bu bir söylem değil, veriye dayalı bir gerçek.
European Tax Observatory’nin 2024 verilerine göre Türkiye’nin Dijital Hizmet Vergisi gelirleri ilk yıllarda yüzde 134 arttı. Bu artış Türkiye’deki dijital aktivitenin yoğunluğunu ortaya koyarken, verginin de fiilen tahsil edilebilir olduğunu kanıtlıyor. AB’deki yüzde 3 seviyesindeki DST’lerin gelirleri Türkiye’nin yanında oldukça küçük kalıyor.
Türkiye burada iki kritik avantaj yakaladı:
Birincisi erken hareket etti.
İkincisi kâra değil brüt ciroya baktı.
Dijital şirketler Türkiye’de kâr beyan etmediği için kurumlar vergisi modeli pratikte yüzde sıfır anlamına geliyordu. Türkiye bunu bildiği için gelir nerede doğuyorsa vergi orada doğar prensibine yöneldi.
“Peki BEFIT yürürlüğe girerse AB Türkiye kadar gelir elde edebilir mi”
Kısa cevap hayır.
Çünkü BEFIT dijital şirketleri kurumlar vergisi matrahına çeker. Yani kâr bazlıdır. Matrah düşükse alınacak vergi de düşük olur. Dijital şirketler amortisman, royalty ve grup içi maliyetlerle kârı küçültmekte son derece etkilidir. Kâr küçükse formül ne kadar adil olursa olsun ülkeler düşük pay alır.
Türkiye’nin modeli ise gelir doğduğu anda vergi doğmasını sağlar.
Gelirin kaynağını, sözleşmenin yapıldığı ülkeyi veya offshore merkezleri dikkate almaz.
Bu model transfer fiyatlaması manipülasyonlarına tamamen kapalıdır.
DST çifte vergilendirme anlaşmalarından etkilenmez.
Şirketin Türkiye’de ofisi olmasına gerek yoktur.
Bu nedenle Türkiye’nin aldığını AB hiçbir BEFIT formülüne dönüştüremez.
“AB neden Türkiye’nin modelini kopyalamıyor”
Çünkü kopyalayamaz.
Nedenleri çok açık:
ABD ile ticaret savaşı çıkarma riski yüksek.
AB Adalet Divanı sektörel vergi düzenlemelerini iptal edebilir.
Almanya ve Hollanda gibi düşük vergili ülke stratejisi güden merkez ülkeler buna direnç gösterir.
AB’nin vergi felsefesi kâr bazlıdır ve BEFIT bu çizgiyi korur.
27 üye devletin ortak bir DST üzerinde anlaşması teknik olarak mümkün görünmüyor.
Ulusal DST’ler bile çoğu ülkede geçici araç olarak tasarlandı.
Türkiye ise bu siyasi ve hukuki bağlardan bağımsız hareket etti.
Sonuç: Avrupa masa kurarken Türkiye sofrayı kurdu
AB uzun vadeli ve kurumsal bir vergi mimarisi tasarlıyor.
Türkiye ise kısa vadede işleyen ve para getiren bir sistem kurdu.
Türkiye’nin yaptığı basit ama etkili adımlar şöyle özetlenebilir:
Dijital gelir doğduğu anda vergiyi tanımak
Brüt ciroyu vergilemek
Fiziki ofis şartını ortadan kaldırmak
Yüzde 7,5 gibi yüksek bir orana sahip olmak
Transfer fiyatlandırmasıyla matrah aşındırmayı devre dışı bırakmak
Türkiye dijital ekonomide vergi toplama konusunda Avrupa’dan daha erken uyandı.
Ve bunu bütçeye yansıtan nadir ülkelerden biri oldu.






Comments